Nereden nereye
April 11, 2016
Bundan 4 yıl önce üniversiteye giriş sınavına hazırlanıyordum. Çok iyi hatırlıyorum, 8 sene öncesinde de liseye giriş sınavına. Gittikçe berraklaşıyor, evet. 13 yıl öncesinde de yazım çok çirkin diye yazımı çok daha güzelleştirmeye çalışıyordum. 20 yıl öncesinde çevremdeki olan biteni anlamaya çalışıyor, “bu insanlar kim?” sorusunu kendi kendime soruyordum, ne yalan söyleyeyim, bazen verilen cevapları duyunca ağlıyordum.
20 yıl geçince cevabı kolayca bulurum sanıyor insan. Koskoca 20 yıl. Soru aynı kalsa da soruyu anlamak daha çok zorlaşıyor. “Bu insanlar kim?”
Ne kadar güzeldi 90’lı yıllar. Peki güzel olan neydi? 90’lar mıydı yoksa çocukluğumuz mu? 90’larda hiç kimse ölmedi mi yoksa ölüm mü çok güzeldi?
13 yıl geçince, bir baktım ki, artık el yazım çirkin diye kafama defter yemiyorum sınıfın ortasında. Hatta artık en güzel yazı tipine ben sahibim sınıfın ortasında.
8 yıl geçince, bir gördüm ki, hala ezberliyor çocuklar, ezberleyen kazanıyor, anlayan değil.
4 yıl geçince, bir duydum ki, korkaklar kazanıyor, meydan okuyanlar değil.
Şimdi anladım ki, ufuk uzakta görünüyor ama sanki çok yakın.